Rasit Board

Full Version: Ümmü Seleme (r.a.) İslam’a Adanmış Bir Ömür
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.


İslam’a Adanmış Bir Ömür:
Ümmü Seleme (r.a.)

“Kimin başına bir musibet gelir de Allah Teâlâ’nın emrettiği gibi ‘Biz şüphesiz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz. Allah’ım! Musibetimin ecrini bana ver, bana kaybettiğimden daha hayırlısını ver!’ diye dua ederse Allah mutlaka onun duasını kabul eder.” demişti Allah’ın Resûlü (Muvatta’, Cenâiz, 14). Sevgili eşi Ebû Seleme’nin vefatıyla hüzne boğulan Ümmü Seleme, bu duayla Rabbine sığınarak teselli bulmaya çalışıyordu. Bugünlere gelmek hiç de kolay olmamıştı zira.
Asıl adı Hind bint Ebû Ümeyye olan Ümmü Seleme, Kureyş’in Mahzûmoğulları kabilesine mensuptu. Resûlullah’ın halasının oğlu olan eşi Ebû Seleme ile birlikte, cahiliye toplumunu İslam’ın nuruna çağıran Hz. Peygamber’in davetine uyarak ilk Müslümanlardan olmuş, müşriklerin hedefi haline gelmişlerdi. Beş yıl boyunca türlü eziyetlere katlandıktan sonra çareyi, Habeşistan’a göç eden ilk Müslüman gruba katılmakta buldular. Birkaç ay sonra Mekkeli müşriklerin Müslüman oldukları haberi üzerine heyecanla geri döndüklerinde hayal kırıklığına uğramışlardı. Zira müşriklerin baskısı daha da artmıştı. Resûlullah, daha kalabalık bir grubu dinlerini rahatça yaşayabileceklerini tecrübe ettiği Habeş yurduna gönderdiğinde, Ümmü Seleme ve eşi deniz aşırı bu zorlu yolculuğa çıkmaya tekrar talip oldular. İnançlarını serbestçe yaşayabilmenin huzuru, gurbetin acısını bir nebze unuttursa da bir müddet sonra yine memleketlerine döndüler.
Birinci Akabe Biati ve sonrasındaki gelişmeler müminler için yepyeni bir ümidin habercisi olmuştu. Ümmü Seleme ve eşi, yaşamlarını bu defa Medine’de devam ettirmek üzere oğulları Seleme ile birlikte yola koyuldular. Ne var ki Ümmü Seleme’nin ailesi, kızlarının hicretine müsaade etmemiş, Ebû Seleme’nin ailesi ise oğulları Seleme’yi sahiplenerek onu annesinden almışlardı. Böylece Ebû Seleme yolculuğuna yalnız devam ederken Ümmü Seleme, yıllarca çektiği sıkıntıların üzerine eşinden ve evladından ayrılmanın acısı eklenmiş halde Mekke’de kaldı. Gözyaşlarıyla geçen bir yılın nihayetinde oğluyla birlikte hicretine izin verilince uçsuz bucaksız çölde yalnız başına yola çıktı. Böylece Habeşistan’a hicret eden ilk hanım olarak bilinen Ümmü Seleme, Medine’ye yalnız başına hicret eden ilk hanım olarak da tarihe geçti.
Huzurlu Medine toplumunda ailesiyle yeni bir hayat kuran Ümmü Seleme’nin üç çocuğu daha oldu. Yıllardır özlemini çektiği mutlu yaşantıya nihayet kavuşmuştu ki Ebû Seleme, Uhud Savaşı’nda aldığı yaranın etkisiyle hayatını kaybetti. Bu olayla bir kez daha sarsılan Ümmü Seleme isyana kapılmayıp sabırla Resûlullah’tan öğrendiği “Biz şüphesiz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz. Allah’ım! Musibetimin ecrini bana ver, bana kaybettiğimden daha hayırlısını ver!” sözleriyle dua ediyor bir yandan da şöyle diyordu: “Ebû Seleme’den daha hayırlı kim olabilir ki?” (Muvatta’, Cenâiz, 14). Dört çocuklu dul bir hanımdı. “Müminlerin annesi” olarak mükâfatlandırılacağını tahmin bile etmemişti.
Hicretin dördüncü yılı şevval ayında Resûlullah’la evlenen Ümmü Seleme, ömrü boyunca ona hayırlı bir eş oldu. Hayber, Taif gibi pek çok seferde kendisine refakat etmenin yanında Hudeybiye Anlaşması’nın oluşturduğu gergin havanın dağıtılmasında da Resûlullah’ın en büyük destekçisiydi. Tebliğ görevinde de yalnız bırakmamıştı onu. Zaman zaman hanımlara imamlık yapmış, gerek kendi sorduğu sorular gerekse mümin hanımlara aracı olarak Resûlullah’a ilettiği mevzular vesilesiyle müminlere dinî bilgilerin öğretilmesinde öncü rol üstlenmişti. Hatta bazı ayetlerin onun sorduğu sorulara cevaben indiği nakledilmiştir. Yıllarca birlikte olduğu, dünyevi ve uhrevi hayatını kendisiyle şekillendirdiği eşini kaybettiğinde ise yüreğini derin bir hüzün kaplamış, “kazma seslerini duyuncaya kadar” Hz. Peygamber’in vefat ettiğine inanamamıştı. (Muvatta’, Cenâiz, 10)
Resûlullah’ın ilim ve terbiyesinde yetişerek dinî ilimlerde derinlik kazanan Ümmü Seleme validemiz, onun vefatından sonra da müctehid kimliğiyle inananlara yol göstermiş; naklettiği hadislerle ashabu’l-miîn (200-1000 hadis rivayet eden sahabiler) arasında yerini alarak nebevi rehberliğin, nesiller boyu insanlığı aydınlatmasına katkı sağlamıştır. Yaşamı ve dini uğrunda gösterdiği fedakârlıklarla inananlar için örnek bir şahsiyet olan validemiz, hicretin 62. yılında yaklaşık 84 yaşında hayata veda etmiştir.

Kaynak :

Sahabe Hatıraları (Diyanet Yayinlari)
Elif ERDEM