Rasit Board

Full Version: Turunçgiller Hangi Iklimde Yetişirler
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
Turunçgiller Hangi Iklimde Yetişirler

Yurdumuz, dünya turunçgil üretim alanının en kuzey sınırın dadır. Bu nedenle, turunçgil yetişen tüm bölgelerimizde, zaman zaman dondurucu düşük sıcaklık zararları görülür. Şu halde turunçgil yetiştiriciliğinde başarının ilk ve en önemli koşulu, bahçeleri, don tutmayan, ya da çok az don tutan yörelerde kurmaktır. Ayrıca bahçe yerinin soğuk havaya ve soğuk rüzgarlara açık yönlerde olmamasına dikkat edilmelidir.Bazı turunçgil tür ve çeşitlerinin soğuğa dayanımları da farklıdır, örneğin, limonlar dondurucu düşük sıcaklıklara çok dayanıksızdır.

Portakal ve altıntoplar ise limonlardan biraz daha dayanıklıdırlar. Mandarinler ve özellikle Satsuma mandarini (Rize mandarini) belirtilen türler ve çeşitler arasında düşük sıcaklığa en dayanıklı olanlarıdır.
Ayrıca, soğuk bölgelerde, toprak özellikleri elverişli ise, üç yapraklı portakal ağacı üzerine aşılı turunçgil fidanı kullanmak daha yararlıdır.
Bazı turunçgil çeşitleri de, iklim ve toprak istekleri bakımından seçicidir. Ancak uygun koşullarda yeterli ve kaliteli meyve verirler. Örneğin Yafa portakalı, Mersin yöresi kıyı kuşağında üstün kaliteli meyve vermektedir.

TURUNÇGİLLER HANGİ TOPRAKLARI SEVERLER?

Turunçgiller, gevşek yapılı, verimli, orta derinlikte, süzek tokraklarda daha iyi yetişir. Turunçgil ağaçlarının kökleri yüzlektir ve çoğunlukla toprağın 60 - 65 santimetre derinliğine kadar yayılırlar. Dolayısıyla turunçgilleri derin olmayan topraklarda yetiştirmek mümkünse de, sulama ve gübreleme gibi uygulamaların tam zamanında ve gereği gibi yapılmasına özen göstermek gerekir. Suyun çok güç sızdığı ağır ve yapışkan çok killi topraklar sulama gübreleme gereksinimini arttırır. Üst toprağı gevşek, süzek ve kolay işlenebilir yapıda, alt toprağı da suyu tutacak derecede killi olan ve taban suyu yüksekliği bu- metrenin altında kalan yerler turunçgil yetiştiriciliğine çok elverişlidir.

TURUNÇGİLLERDE TÜR VE ÇEŞİT SEÇİMİ

Yeni turunçgil bahçeleri, bölgeye en iyi uyabilen, dış satıma ve aynı zamanda iç pazar isteklerine elverişli, standart biçimde kurulmalıdır. Kolay pazar bulmanın temel koşulu da budur.
Portakallar arasında WASHiNGTON NAVEL portakalı erkenci çeşitlerin en iyisidir. Kalitesi, özellikle Antalya ve Muğla (Fethiye, Köyceğiz, Marmaris) yörelerinde daha iyidir. Bunun bir kardeşi olan THOMSON daha düzgün ve pürüzsüz kabuklu, fakat daha az sulu ve daha açık renklidir. YAFA portakalı ise iklim ve toprak istekleri ba-
bakımından seçicidir.özellikler Mersin yöresinde iyi yetişir. elverişsiz koşullarda meyveler çok iri ve susuz, meyve kabuğu çok pürüzlü kalın ve kaba olur . Ağaçların verimi azalır VALANCIA geç olgunlaşan bir çeşittir (özellikle Mart ayın: da)
limon çeşitleri arasında en erken olgunlaşan ve daha çokta,
dış satımda değerlendirilen .INTERDONATA'dır. LAMAS limonu Intcrcionata'dan sonra olgunlaşır ve Yatak limonu bittiği dönemde tüketilir. İTALYAN çeşidi La-mas gibi, kısa süreli muhafazaya elverişlidir. KÜTDÎKEN çeşidi uzun süre muhafaza edilir ve yurt içi limon gereksinimini karşılar.
Mandarin çeşitlerinden SATSUMA, ihraç edilmesi ve soğuğa dayanıklı olması nedenleriyle daha yüksek kaliteli olur. Özellikle batı Akdeniz ve Ege kıyılan için uygun çeşittir. Bu arada CLEMANTÎ.NE de kaliteli, erkenci ve dış satıma elverişli bir çeşittir.
Altıntoplar, sıcağa en fazla gereksinim gösteren turunçgil türüdür. Bu nedenle erken toplamaktan sakınmalıdır. Sıcak yörelere dikilirse kalite daha yüksek olur. MARSH, SEEDLESS ve THOMSON en iyi çeşitlerdir.

TURUNÇGİL BAHÇESİNİN KURULMASI

a) Bahçe Yerinin Seçimi
\Turunçgil yetiştiriciliğinde başarının ilk koşulu, bahçenin en az don olan yörede seçilmesidir. Yüksek verim ve kaliteli ürün bu yerlerden sağlanabilir.
Sürekli ve yeterli bir suyun varlığı ise turunçgil bahçeleri için çok değerli bir olanaktır. Orta derinlikte, hafif yapılı, kumlu, killi, iyi havalanır, geçirgen ve verimli topraklarda turunçgil meyveleri bol ve yüksek kaliteli olur. Kurutucu sıcak veya dondurucu soğuk rüzgarlara açık ve şiddetli fırtınalara dönük yerlerde turunçgil meyveleri çok zarar görür.
b) Bahçe Yerinin Hazırlanması
Düz alanlar, pullukla derince sürülür. Meyilli veya dalgalı bahçeler düzlenir veya teraslanır. Sulama tava veya karık yöntemi ile yapılacaksa, toprağın tesviyesi daha çok önem kazanır. Üst toprağın taşınması gerekebilir. Engebeli bahçelerde yağmurlama usulü sulama daha elverişlidir. Suyun göllenmemesi sağlanmalıdır.
Dikim aralık ve mesafeleri, türe, çeşide, toprağın tipine, anaca ve yörenin iklim özelliğine bağlı olarak değişir. Genel olarak, portakal ve altıntoplarda 6-8 metre, limonlarda 7 - 8 metre ve mandarinlerde 4 - 6 metre aralık ve mesafeye ihtiyaç vardır.
c) Fidan Dikimi
En iyi turunçgil fidanı, kökü 4-5 yaşında, iyi gelişmiş sağlam ve sağlıklı olandır. Fidanların daima en iyisi satın alınmalıdır.
Fidanların en uygun dikim zamanı, genellikle Mart sonundan, Mayıs sonuna kadarki ilkbahar dönemidir. Erken dikilen fidanlar erken gelişir ve soğuklara daha dayanıklı olurlar. Fazla don tutmayan bölgelerde sonbahar fidan dikimleri de başarılıdır. Aslında turunçgil fidanları, hemen her mevsim dikilebilir.
Dikimde fidan köklerinin kuvvetli güneş ışınlarına veya rüzgarlara bırakılmamasına büyük özen göstermek gerekir. Çünkü kökler çok hassastır, hemen kurur ve ölürler. Nemli tutulmaları zorunludur. Bu nedenle fidanlar topraklı sökülür. Çuvala sanlı olarak veya teneke ve plastikler içinde yetiştirilip satılır. Topraksız fidanlar nemli sandık veya balyalar halinde taşınmalı, hemen dikilmeyecek-lerse gölge bir yerde hendeklenmeli, üzerleri toprakla kapatılıp sulanmalıdır. Kurumanın önlenmesi için, yaprakların hemen hemen tamamı sökümle birlikte kopanlmalı ve fidanlar kesinlikle su içinde bırakılmamalıdır.
Daha önce, çeşitli şekillerde açılmış çukurlara, dikim tahtaları kullanılarak dikilen fidanlar hemen sulanmalıdır. Fidanların çok derine dikilmemelerine büyük özen gösterilmelidir. Biraz yüksek dikmek, derin dikmekten daha iyidir. Aşı yeri tamamen toprağın üstünde kalmalıdır.
Yeni dikilmiş fidanların sulanmasına özen gösterilmelidir. Fidanın etrafına yaklaşık 120-130 santimetre çapında açılacak yalak, gerektiği zaman bol su ile doldurulmalı ve toprağın nem durumu titizlikle izlenmelidir.
İlk yıllarda güçlü bir dal sisteminin oluşmasına yardımcı olunmalı, budama ile fazla kesimlerden kaçınmalı, iyi bir gelişmenin sağlanması ve dal kırılmalarının önlenmesi isteniyorsa, bir ilâ iki yaşındaki ağaçların meyveleri irileşmeden koparılmalıdır.

TURUÇGİLLERİN BAKIMI

a) Turunçgillerin Su İstekleri
Turunçgil ağaçlan, yüksek kaliteli bol ürün verebilmek v büyüyüp gelişebilmek için, toprağın her zaman nemli olmasını isterler. Özellikle çiçeklenme ve meyve bağlama dönemlerinde turunçgil ağaçlan suya çok duyarlıdırlar. Su noksanlığı halinde önce çiçek ve meyvelerin, sonra yaprakların, daha sonra da dalların zarar göreceği unutulmamalıdır. Fazla nem de meyvelerin iri ve sulu olmalarına, kabuğun ince kalmasına ve tadının azlığına neden olur.
Bahçeye su verme zamanının gelip gelmediğine, ağaçların susuzluk nedeniyle gösterdiği solgunluk belirtilerine bakarak karar verilir. Ancak solgunluk belirtisi hissedilir edilmez suyun hemen verilmesi gerekir. Çünkü biraz gecikilirse meyvenin büyümesi yavaşlar ve verim azalır. Bazı tecrübeli yetiştiriciler ağaç diplerinin, 10 -15 santimetre derinliğinden aldıkları toprağa bakarak sulama zamanını oldukça doğru biçimde belirleyebilirler. Son yıllarda, biri köklerin en fazla dağıldığı derinliğe, diğeri de sadece bazı köklerin inebildiği daha derin yerlere yerleştirilmiş iki tansiyometre ile, bahçenin sulanma zamanı tam olarak belirlenebilmektedir.
Uygulanacak sulama yönteminin seçimine suyun miktarı, bahçenin düz, eğimli veya engebeli oluşu ile, toprağın yapısı büyük ölçüde etki eder. Bahçe, dikimden evvel suyun düzenli bir biçimde dağılmasına uygun şekilde düzeltilmiş ve tavalara ayrılmışsa, su bu tavalar içine verilebilir. Veya her iki ağaç sırası arasına, çoğu zaman geniş tabanlı üç karık açılıp su bu karıklara salınır. Karığa verilecek su, tüm bahçe toprağını kök derinliklerine kadar ıslatacak* miktarda olmalıdır.
b) Turunçgillerin Budanması
Turunçgiller genellikle, fazla budamaya gereksinim göstermez. Dallar sıklaşıp birbirlerini gölgelemeye başlayıncaya kadar kuru dalların ayıklanması ile hastalıklı ve obur dalların kesilmesi yeterlidir, ilke olarak, şekil budaması uygulayarak ağaçların normal şekil ve büyüklüğünü almalarına yardımcı olunur. Çünkü fazla budamalar ağacın hem verimini ve hem de gelişmesini olumsuz şekilde etkilemektedir.
Kök zararları, don, ilaç etkileri ve hastalık veya zararlılar nedeniyle sürgün gelişmesinde durma, yaprak dökülmeleri ve dal kurumaları olmuşsa, kuvvetli bir sürgün gelişmesine kadar hiçbir kesim yapılmamalıdır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, iyi gelişen sağlıklı bahçelerde yapılan fazla budamalar, ürünü azaltmaktadır. Şu halde, yaşlı bahçelerde dalların sıklaşmasını ve birbirini gölgelemesini önlemek için, her yıl veya iki yılda bir yapılacak hafif dal seyreltmeleri çok yararlıdır. Ancak limon ağaçlarının her yıl budanması gerekir ve bu uygulama limonların iri olmasını sağlar.
En uygun budama zamanı kış sonudur, ilkbahar sürgün gelişmesi başlamadan önce budama tamamlanmalıdır. Budamanın sonbaharda veya şiddetli soğuklar geçmeden kışın yapılması sakıncalıdır. c) Turunçgillerin Gübrelenmesi
Turunçgülerden en fazla verim ve en yüksek kalitede ürün elde edilebilmesi için, iyi bir gübrelemenin yapılması zorunludur. Toprağa hangi gübrelerin ne miktarda verileceği, denemelerle ve yaprak analizleriyle anlaşılır. Etkin ve ekonomik bir gübreleme.için yaprak analizleri yaptırmamız zorunludur. Bu analizi yapan kuruluşlar, hangi gübreleri, ne zaman ve ne miktarda kullanacağımızı da önermektedirler. Bu arada toprak analizleri yaptırmak da yararlıdır. Bu amaçla en yakın tarım kuruluşları ile işbirliği yapılmalıdır.
Eğer bahçemizin yaprak analizleri yoksa, ağaç başına hangi gübreden ne kadar verileceğini aşağıdaki tabloya bakarak kararlaştırabiliriz:
Azotlu gübre olarak amonyum sülfat kullanılır. Belirtilen miktarlara uyarak, birinci gübreleme Ocak ayının sonlarında yapılır, ikinci gübreleme Mayıs ortasında başlar, Haziran başına kadar sürdürülür. Son gübreleme ise Haziran biterken başlatılır ve Temmuzun sonunda tamamlanır. Fosforlu gübre olarak Trible Süper Fosfat kullanılır. Bu gübre Ekim - Kasım ayı içinde çiftlik gübresi ile 2 yılda bir verilir.
Potasyumlu gübre olarak potasyum sülfat kullanılır. Bu gübre Ekim - Kasım ayı içinde, çiftlik gübresi ile 2 yılda bir kullanılır. .

Çizelge 1. Akdeniz Bölgesinde Turunçgillerde Ağaç Başına Verilecek Gübre Miktan ve Zamanı:

Fidandikiminden
sonra geçen yol sayısı

Azotlu gübreler(gram)

Fosforlu gübre

Potaslı
gübre

Çiftlik gübresi
1. gübreleme- 2. gübreleme- 3.gübreleme (gram) (gram) (kg)

1. Yıl.............. 250.................. 125.............. 125 .....................----.........----.......----
2. Yıl.............. 500................... 250 ............. 250....................------........-----.....----
3. Yıl...............750 ...................375 ..............375
4. Yıl .............1000 ...................500.............. 500 ............ .........360 ......---.......40 .
5. Yıl .............1250................... 605............. 625
6. Yıl .............1500................... 750.............. 750...................... 540.... 600 ....60
7. Yıl............. 1750................... 875............... 875 ....................----.......----.......---
8. Yıl.............. 2000 ..................1000 ........... 1000.....................720 ....800.. ...80
9. Yıl.............. 2250................. .1125 ............1125 ....................----.......----......---
10. Yıl............. 2500................. 1250 .............1250.................... 900.. 1000.. 100
11. Yıl............. 2750 .................1375............. 1375 ....................---......---.......---
12. Yıl .............3000 .................1500............. 1500....................1000.. 1200.. 120
Kaynak: R. Pamir ve Ş. Göral, Turunçgillerde Gübreleme, Turunçgiller Araştırma Enstitüsü Yayını, Antalya 1981'den değiştirilerek alınmıştır.

Çiftlik gübresi her ağaca yaş başına 10 kg. hesabı ile ve iki yılda bir. Ekim ve Kasım ayı içinde verilir. Ancak fidan dikimi sırasında fosforlu ve potaslı gübrelerle birlikte çiftlik gübresinin temel gübre olarak verilmesine özen gösterilmeli ve unutulmamalıdır.
Oniki yaşdan itibaren verilecek gübre miktarı, 12'inci yıldaki miktarın aynıdır ve bu miktarda her yıl aynen devam edilir.
Ayrıca, bakır, demir, manganez, çinko ve bor da ağaçların gelişmesi ile meyve verim ve kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu konularda da ilgili tarım kuruluşlarından bilgi alınabilir.
Gübreler, meyveye yatmış bahçelerde sıralar arasına serpilmelidir.
Turunçgillerde, meyve iriliği, kabuk kalınlığı, kabuğun düzgünlüğü ve rengi .meyvenin su oranı, besin maddelerinin yetersizliği veya fazlalığından çok etkilenir, Örneğin fazla azot meyveyi küçültür. Sofralık olarak pazarlanacak kaliteli ürün oranını düşürür. Meyve suyunu artırdığı için işlenmeye elverişli meyve oranını yükseltir. Meyve miktarı artar, fakat kalite düşer. Fazla potas meyvenin iri olmasını sağlar. Bu, bazen kaliteyi bozar. Bu nedenle bir kural olarak bahçeye verilecek potas miktarı azot miktarına eşit hesaplanır. Meyveler çok küçükse, azottan fazla potas kullanılabilir. Fazla fosfor da meyvenin kalitesiz ve kaba olmasına neden olur.
d) Bahçe Toprağının İşlenmesi
Genellikle, Şubat sonu ve Mart başlarında yani kış yağışlarından sonra, toprak diskle hemen işlenir ve bu işlem düzenli biçimde sürdürülür. Özellikle büyümenin hızlı olduğu Mayıs sonuna kadarki dönemde, yabani otların gelişmesine imkân verilmemelidir. Turunçgil ağaçları yüzlek köklü olduğundan toprağın işlenmesi sırasında köklerin kopmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca yüzlek toprakların mümkün olduğu ölçüde az işlenmesine özen gösterilmelidir. Yabani otlarla da, çeşitli ilaçlar kullanarak mücadele etmelidirler.

TURUNÇGİL HASTALIKLARI VE BUNLARLA SAVAŞ

Turunçgiller çeşitli hastalıklardan dolayı zarar görürler. Bu hastalıklar turunçgillerin kök, gövde, dal, yaprak ve meyvelerinde olur. Yeşil ve mavi çürüklükler de meyvelere zarar verir.
Turunçgillere zarar veren başlıca hastalıkları şöylece açıklayabiliriz :
a) Faraziler Olmayan Zararlılar
Bunların en önemlileri don, susuzluk, demir, çinko ve bakır noksanlıklarıdır.
Turunçgil türleri dona karşı hassastır. İçlerinde nispeten en dayanıklı olanı mandarindir. Sonra sırası ile turunç, portakal, greypfurt, limon gelir. Dona karşı bahçelerin korunması gerekir.
Susuzluk, turunçgil ağaçlarının meyvelerinde çatlamalara neden olur ve bu yüzden yapraklan iyi gelişemez. Sulamalar zamanında yapılmalıdır. Kökte fazla rutubet, kök çürüklüklerini kolaylaştırır. Derin dikme sonucunda toprağın altındaki gövde kısmı ikinci bir kök sistemi teşkil eder ve böyle ağaçların ömürleri çok uzun olmaz. Dikimin uygun yapılması gereklidir.
Demir noksanlığı yapraklarda sandan beyaza kadar anormal renk değişikliklerine neden olur. Çinko noksanlığı ülkemizde en önemli zararlı durumundadır. Çinko noksanlığında yapraklarda orta ve yan damarlar boyunca yeşil bir bölge ve bunun dışında ise jenk açıklığı görülür. Bakır noksanlığına bakirli ilaçların kullanılmadığı bazı bahçelerde rastlanır. Bakır noksanlığı nedeniyle meyvelerde ve kabuk içinde zamk lekeleri oluşur, sürgünlerde boğum aralan şişer, kıvrılmalar görülür.
Çeşitli zararlara yol açan eksik gıda maddeleri usulüne göre, ya yaprağa püskürtülmeli, ya da kökten verilmelidir. Daha fazla bilgi için bölge tarım teşkilatlarına başvurulmalıdır.
b) Dal ve Gövde Hastalıkları
Dal ve gövde hastalıktan, ülkemizde en önemli turunçgil hastalığıdır. Bunlarında en önemlileri Uçkurutan ile Sürgün ve Yaprak Yanıklığıdır.
Uçkurutan hastalığına yakalanan ağaçlarda sürgünler uçlardan itibaren gerîye doğru kururlar. Hastalık, dallara Sodyum Hidroksit sürülmek suretiyle kolayca anlaşılabilir. Bu taktirde hastalıklı dokular kırmızı renge dönerler. Mücadele için hastalıklı dallar kesilerek imha edilmelidir. Kesilen kısımların üzerine bir aşı macunu sürülür. Sürgün ve yaprak yanıklığı, bakteriyel bir hastalıktır. Hastalık taze sürgün ve yapraklarda yanıklık yapar. Sürgünler üzerinde uzunluğuna kahverenkli lekeler oluşur. Bu hastalığa karşı da hastalıklı dallar kesilip yakılarak mücadele edilir.
c) Turunçgil Virüs Hastalıktan
Başlıca Turunçgil Virüs hastalıkları; Göçüren, Kavlama, Palamutlaşma, Gözenek, Cüceleşme, Taşlama ve Tıkanıklıktır.
Bu virüs hastalıkları, türlerine göre ağaçlarda cücelik, sararma, çalılaşma, gövde ve dallarda kabuk kavlamaları, anormal çukurluklar, kabuğun iç kısmında diken gibi çıkın tılar ve zamklaşmaya neden olurlar. Aşı yerlerinde şişme, yapraklarda küçülme, kıvrıl ma, mozayik lekeleri meydana getirirler. Ayrıca hastalık, meyvelerde döküme, şekil bozukluğuna, küçülmeye, renk bozukluğuna, sertleşmeye de neden olur.
Virüs hastalıklarına karşı mücadele için tamamen virüs-süz damızlıklardan aşı kalemi almak, çekirdekten iyi cins turunçgil ağacı yetiştirmek gerekmektedir. Viıüslü ağaçlar sökülerek yerlerine sağlıklı fidanlar dikilmelidir. Göçüren hastalığı görüldüğü takdirde, bu gibi ağaçların derhal sökülüp yakılması, bu virüsü taşıyan zararlılarla kimyasal müca dele yapılması, uygun ve sağlıklı ağaç kullanılması ve dayanıklı çeşitlerin yetiştirilmesi gerekir.

TURUNÇGİL ZARARLILARI VE BUNLARLA SAVAŞ

Turunçgillerin ülkemizdeki başlıca zararlıları ve bunlarla mücadele yöntemleri şöylece özetlenebilir.
a) Limon Sıçanı
Limon sıçanları ülkemizin turunçgil yetiştirilen bölgelerinde ve özellikle Ege bölgesinde bütün turunçgil tür ve çeşitlerinde önemli ekonomik zararlara neden olurlar. Limon sıçan larının kuyruğu vücudundan daha uzundur. Vücut uzunluğu 15-20 santimetre, kuyruk uzunluğu ise 19-22 santimetre kadardır. Sert tüylerinin rengi kızıl kahverengi, karnı ise kirli beyaz veya limon rengindedir. Vücut ağırlıkları ortalama 150 gramdır. Genellikle geceleri beslenirler.
Limon sıçanları meyve ağaçlarının gövde ve dallarını kemirir, kabuklarını soyarlar ve bu dalların kurumalarına neden olurlar. Daha sonra meyve döneminde ağaçlardaki limon, portakal, mandarin ve turunçların kabuklarım kemirir ve etli kısımlarını tamamen yerler. Ayrıca depolarda bulunan narenciye ürünlerine de aynı şekilde zarar verirler.
Limon sıçanlarına karşı çeşitli tipte kapanlar kullanılarak mücadele yapılabilir. Ancak en etkili yöntem zehirli yemlerle yapılan mücadeledir. Bu amaçla 100 kg buğday 2.5 litre su ile nemlendirilir, üzerine 2.5 kg eritilmiş vazelin yağı döküldükten sonra 2.5 kg çinko fosfür ilave edilerek iyice karıştırılır. Böylece hazırlanan zehirli yem, güvenli bir yerde, beton veya kağıt zemin üzerinde kurutulur. Zararlıların bulunduğu yerlere küçük kümeler halinde bırakılır.
b) Örümcekler (Akarlar)
Bunların en önemlisi Kırmızı Örümcek olup, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde bulunmaktadır. Çok küçük, oval, kırmızı renkte bir zararlıdır. Vücudu üzerinde ufak kabarcıklar bulunur, bunlardan uzun kıllar çıkar.
Kırmızı örümceğin limonu tercih ettiği söylenirse de, tüm turunçgillerde zararlıdır. Yapraklarla, meyve ve genç sürgünlerde beslenirler. Beslendikleri yerlerde şekil ve renk bozukluklarına neden olurlar. Çok miktarda örümceğin bulunduğu yapraklar gümüşi renkten kahverengine kadar değişen çeşitli renkler alırlar. Meyveler grimsi san renge dünüşürler. Yaprak ve erken meyve dökümüne neden olurlar. Ağaçta kalan meyveler de cılız kalırlar. Sürgün faaliyeti zayıflar.
Örümceklerle mücadelede ilaç kullanılırken çok dikkatli olmak gerekir. Bugün ülkemizde biyolojik savaş en etkili biçimde turunçgil zararlılarına karşı uygulanmakta, parazitlerden ve yararlı böceklerden en üst düzeyde, yine turunçgil bahçelerinde faydalanılmaktadır. Bu nedenlerle rasgele yapılacak ilaçlamalar, mevcut "Yararlı - Zararlı" böcek dengesini bozacağından, ileride ortaya daha büyük sorunlar çıkabilir. Bu nedenle ilaç kullanımından önce uzmanlara danışılması yararlı olur.
c) Kabuklu Bitler ve Koşniller
Bu böcekler turunçgillere önemli zararlar verirler. En önemli türleri şunlardır:
Turunçgil Kırmızı Kabuklu Biti
Turunçgil yetiştirilen bölgelerimizde çok yaygın ve önemli bir zararlıdır. Kırmızı bir kabuk altında yaşar ve kolayca tanınabilir. Çoğunlukla yapraklar ve meyveler üzerinde bulunurlar.
Yaprakların ve meyvelerin, sararmasına, kurumasına ve dökümüne neden olurlar. Savaş yapılmazsa ince dallar ve sürgünlerde de kurumalar görülür. Genel olarak ağaç zayıflar ve ürün azalır. Ayrıca ürünlerin pazar değerleri de geniş ölçüde düşer.
Turunç Virgül Kabuklu Biti
Dişinin kabuğu, midye kabuğu şeklinde uzunca, oval 2 - 3 milimetre kadardır. Virgül şeklinde görülen kabuğa ağacın hemen her yerinde rastlanır. Rengi koyu kahverengidir.
Yumuşak Vücutlu Koşnil
San veya açık kahverenkli, oval ve yassı bir böcektir. Boyu 3 - 4 milimetredir. Gruplar halinde yapraklarda ve dallarda bulunur.
Beslendiği yerlerde renk değişmelerine neden olurlar. Ballı madde çıkarırlar, yaprak ve meyveleri kirletirler.
Yıldız Koşnili
Kirli beyaz veya kırmızımtrak kahverenginde, 3 - 4 milimetre uzunluğunda ve 2-3 milimetre genişliğindedir. Vücudundaki çıkıntılar nedeni ile Yıldız Koşnili adı verilmiştir. Üzeri mum salgısı ile örtülüdür.
Bitki dal ve yapraklarını emerek zayıf düşürürler. Ayrıca ballı madde salgılayarak, yaprak ve meyveleri kirletirler.
İncir Mumlu Koşnili
incirlerin önemli bir zararlısı plan bu koşnil turunçgillerde de zararlıdır.
Küre şeklinde 4 - 5 milimetre uzunlukta, 3 - 4 milimetre eninde ve 2 - 3 milimetre yükseklikte kirli beyaz, grimsi pembe renklidir. Böcek ezilince kırmızı renkli bir sıvı çıkar, bu nedenle kanlı balsıra adı da verilir.
Bitkinin zayıflamasına ve ballı madde de salgılayarak yaprak ve meyvelerin kirlenmesine neden olur.
Turunçgil Unlu Biti
Oval, 3 - 5 milimetre uzunlukta turuncu, san veya açık kahverengi, üzeri un gibi beyaz salgı maddeleri kaplı bir böcektir.
Turunçgil Unlu' biti, meyve yaprak ve dallarda beyaz kümeler halinde beslenir. Böceğin yoğun olduğu bahçelerde meyve dökümleri görülür. Meyveler cılız kalırlar. Yaprak ve meyvelerde lekeler görülür. Ayrıca ballı madde salgılarlar. Bu ballı maddeler üzerinde bazı mantarların gelişmesi sonucu gerek yapraklar ve gerekse meyvelerde is şeklinde kararmalar görülür.
Ülkemizde turunçgillerde zararlı olan kabuklu bit ve koşnillerin pek çoğuna karşı biyolojik mücadele başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Bu zararlılara karşı ilaçlı mücadelede dikkatli olmak, çok zorunlu olmadıkça ilaç kullanmamak ve böylece bahçelerdeki yararlı böcekleri korumak gerekmektedir.
Kabuklu bit ve koşnillerin pek çoğuna karşı bugün başarılı bir şekilde petrol yağlan (Beyaz yağlar) ile mücadele yapılmaktadır. Bu yağlar faydalı böceklere de fazla zarar vermediklerinden, her zaman tercih edilmelidir.
98 litre suya 2 litre Beyaz yağ kanştınlarak ilaç hazırlanır. Hazırlanan ilaç iyice kanştınldıktan sonra, bekletilmeden kullanılmalıdır. İlaçlama mutlaka günün serin saatlerinde yapılmalı, sıcaklık gölgede 32 dereceyi geçince ilaçlamaya son verilmelidir. Aksi takdirde ağaçlarda ilaç yanıkları görülür. Bahçede kükürtlü ilaç kullanılmışsa beyaz yağların kullanılabilmesi için en az 30 gün geçmesi gereklidir, ilaçlamadan önce özellikle yaz aylarında ağaçların sulanması icap etmektedir. Bu yapılmazsa ağaçlarda ilaç yanıkları görülebilir.
ilaçlamaya ağacın iç kısmından başlanmalı, tüm dal ve yaprakların iyice ıslanmasına dikkat edilmelidir. Ağacın her tarafının ilaçla ıslanmasına özellikle özen gösterilmelidir. Hacın etkisi açısından, ilaçlama zamanının tayini önem taşımaktadır. Böceklerin yeni döl meydana getirdiği zaman ilacın etkisi yüksek olmaktadır.
21 d) Akdeniz Meyve Sineği
Turunçgillerin önemli bir zararlısıdır. Tüm Akdeniz ülkelerinde bulunmaktadır. Turunçgillerden başka elma, armut, ayva, şeftali, kaysı ve Trabzon hurmasında da zarar yapmaktadır. Meyvelerin çürümesine ye sararmasına neden olurlar.
Akdeniz meyve sineği 5 milimetre uzunluğunda küçük bir sinektir (Şekil: 3). Bu sineğin kurtlan (larvaları) 6-8 milimetre uzunluğunda, bacaksız ve beyaz renklidir.
Yumurtadan çıkan kurtlar meyve etinde beslenirler. Olgunlaşan kurtlar meyveyi terkederek toprağa geçerler. Bu zararlıların erginlerine karşı, mücadele, henüz yumurtlamadan önce yapılmalıdır.
Son yıllarda bu zararlılara karşı, özellikle büyük ve kapama bahçelerinde, cezbedici (çekici) maddeler kullanılarak sıra veya dal ilaçlaması yöntemi uygulanmaktadır. Böylece hem daha az ilaç kullanılmakta ve hem de ilaçların yararlı böcekler üzerine etkileri azaltılmaktadır.
22
ilaçlamaya meyveler sararmaya yüz tuttuğu zaman başlanır ve hasada 20 gün kalıncaya kadar devam edilir. Normal bir ağaca 150 gr ilaç kullanılır.
c) Siyah Turunçgil Yaprak Biti
Turunçgiller üzerinde görülen değişik türden yaprak bitkilerinin en önemlisidir. Siyah ve kızıl - kahverenginde ve 2 milimetre boyundadır. Çoğalma gücü çok yüksektir. İlkbahar ve Sonbaharda daha çok görülür. Ege ve Akdeniz Bölgelerinde yaygın olarak bulunur.
Yaprak biti, yaprakları emer, onların sararmalarına, kurumalarına ve kıvrılmalarına neden olur. Ayrıca çıkardığı ballı maddeler üzerinde bazı mantarların gelişmesi ile de, yaprak larda kirlenme ve kararmalar görülür. Fakat en korkulan zararı, bazı virüs hastalıklarını taşıması ve bu-laştırmasıdır.
Siyah Turunçgil yaprak biti 30 derece sıcaklığın üzerinde gelişemediği için, yaz ayla rında Akdeniz Bölgesinde zararlı değildir. Ancak ilkbaharda zarar yapabilir. Akdeniz bölgemizde bu zararlının doğal düşmanı olan pek çok yararlı böcek bulunmaktadır. Özellikle bazı gelin böcekleri çok etkilidir. Bu nedenle zorunlu kalınmadıkça kesinlikle ilaçlama yapılmamalı ve bu zararlı, doğal düşmanları ile baskı altında tutulmaya çalışılma lıdır. ilaçlamaya çok zorunlu
durumlarda başvurulabilir, Sadece zararlının bulunduğu ağaç ve dalların ilaçlanması bir dereceye kadar faydalı böcekleri koruyabilir.Ayrıca faydalı böceklere daha az zararlı ilaçlının seçilmesine de özen gösterilmelidir.

TURUNÇGİL MEYVELERİN HASADI

Turunçgil meyveleri henüz yeşil renkli iken de toplanabilmektedir. Bu nedenle uluslara rası olgunluk standartlarında, özellikle meyve suyu oranları dikkate alınmıştır, örneğin limon, mandarin ve altıntoplarda, hatta bazı portakallarda belli ölçülerde yeşil renkli mey velerin pazarlan-ması uygun görülmüş ancak su kapsamları da belirlenmiştir.
Birleşik Milletler, Avrupa Ekonomik Komisyonu (UN-ECE) tarafından belirlenen en az su oranları şöyledir :
Limonlarda % 25, Satsuma Mandarinde % 33, Clemantine Mandarininde % 40, diğer mandarinlerde % 33, Thomson göbekli portakallarda % 30, Washington göbekli porka llarda % 33,diğer portakallarda % 35, Altıntoplarda % 35.
"-
Turunçgil meyveleri en az bu belirtilen oranlarda su bulundurdukları zaman ağaçlardan koparılabilir.
Hasat (Derim), sofralık olarak pazarlanacak yüksek kaliteli çeşitlerde meyve saplan makasla kesilerek yapılmalıdır. Makas kullanılmayacaksa, meyve avuç içine alınıp hafif döndürüldükten sonra yukarı doğru itilerek koparıl-malı, çekerek alınmamalıdır. Turunçgil meyvelerin kabuklan, hasat zamanında ve özellikle erkenci çeşitlerde olağanüstü körpe, gevrek ve gergindir. En küçük basınca karşı duyarlıdırlar. Zedelenir, berelenirler. Daha sonra da buralardan çürümeye başlarlar. Bu nedenle toplayıcılar bir yumurta eller ve taşır gibi meyveleri çok dikkatli tutmalıdırlar. Aynı zamanda meyveler yüksekten dökülmemeli ve çarpmamalıdır. Toplama kapları ve taşıma kasaları keskin kenarlı ve çatlak olmamalıdır. Makasla kesilen meyvelerde de dışarı taşan sap parçası taşıma ve işleme sırasında birçok meyveyi zedeleyebilir.
Kasalar özenle taşınmalı ve içindeki meyveler bir gece veya 24 saat bekletilip biraz soldurulmalı, kabuk yüzeyindeki gerginlik kaybolduktan sonra boylama ve diğer işlem lere geçilmelidir. Turunçgil meyvelerimizin yabancı ülkelere çürük ulaşmalarının başlıca nedeni, hasada gereken önemi vermememizdir.